Metabolik Sendrom

Metabolik Sendrom Nedir?

Kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde rol alan ve ortak etyopatogenezi paylaştıkları düşünülen çeşitli risk faktörlerinin birarada bulunması metabolik sendrom olarak adlandırılmaktadır. Metabolik sendrom, aterosklerotik hastalıklar ve tip 2 diyabetin en önemli ve en sık görülen nedenleri arasında yer alır.

Metabolik sendrom daha çok obez bireylerde görülen beraberinde diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıklarının da görülebildiği bir rahatsızlıktır.

Metabolik sendromun en yaygın kabul gören tanımlama kriterleri şunlardır:

  • Abdominal obezite: bel çevresi erkeklerde >94 (veya >102) cm, kadınlarda >80 (veya >88) cm,
  • Trigliserid yüksekliği (≥150 mg/dl),
  • HDL kolesterol düşüklüğü (erkeklerde<40 mg/dl, kadınlarda <50 mg/dl),
  • Kan şekeri yüksekliği (açlık plazma glukozu ≥100 mg/dl),
  • Kan basıncı yüksekliği (≥135/80 mmHg)

Bu kriterlerden herhangi üçünün bir kişide bulunması metabolik sendrom olarak kabul edilir.

Metabolik Sendromun Etkileri Nelerdir?

  • Hipertansiyonu olan kişilerin yüzde 50’sinde görülebilmektedir
  • Böbreklerden ürik asit atımı yavaşlar ve kişide hiperürisemi ve gut hastalığı tetiklenebilir
  • Yumurtalıklardan testesteron salınımı artar ve bu da bayanlarda polikistik sendromuna neden olabilir
  • Kanın pıhtılaşmasını artırarak kişide kalp hastalıklarına yatkınlık sağlar
  • Kanser riskini artırır
  • Metabolik sendrom kalp hastalığından ölme riskini 3 kat artırır

Tedavisi Nasıldır?

  • Metabolik sendromlu obez bir bireyin tedavisinde en başta kilo kaybı gerekir, diyetisyen kontrolünde uygun bir beslenme programı ile takip edilmesi gerekir. Kilo kaybı ile insulin direnci azalır, kan lipidleri ve şekeri düzelir.
  • Beslenmede katı yağlar tüketilmemeli, daha çok sıvı yağlar uygun miktarda tercih edilmelidir.
  • Haftada en az 2 kez balık tüketilmeli, gerekirse balık yağından destek alınmalıdır
  • Tüketilen posa miktarı artırılmalı, kabızlıktan kaçınmalı
  • Karbonhidrat tüketimi azaltılıp daha çok kepekli ürünler tercih edilmeli
  • Tuzlu ve şekerli besinlerden, şarküteri ürünlerinden, kızartma ve yağlı yiyeceklereden uzak durulmalı
  • Sigara ve alkol tüketilmemeli, düzenli spor yapılmalıdır

Metabolik sendrom bir kardiyometabolik risk faktörleri demetidir. Bu risk faktörlerinin birlikte aynı kişide bulunması ortak genetik ve çevresel faktörlerin bir sonucudur. Majör kardiyovasküler risk faktörü olarak bilinen hiperkolesterolemi aynı ortak zeminin bir sonucu olmadığından metabolik sendromun bir elemanı da değildir. Öyleyse metabolik sendromu kardiyovasküler riski belirlemek için önerilen bir tanımlama gibi almamak gerekir. Metabolik sendrom bazı önemli kardiyometabolik risk faktörlerinin aynı kökten kaynaklandığını ve bunun önlenmesi ve tedavisi için de ortak bir yaklaşımın gerekli ve mümkün olduğunu gözler önüne koyan bir tanımlamadır.

Metabolik sendrom parametrelerinin ortak kökünün visseral yağlanma ve insülin direnci olduğu kabul edilir. Ancak, aslında insülin direnci başladığında yolun yarısı çoktan geçilmiş durumdadır. Beslenmedeki hatalar, kasların hareketsizliği ve sonuçta oluşan intrasellüler enerji fazlalığına karşı organizma kendisini korumak için bir seri olağanüstü adaptif mekanizmaları harekete geçirir. Biraz ironik görünse de yağ dokusu artışı da, insülin direnci de aslında organizmanın kendisini korumaya yönelik biyolojik adaptasyonundan başka bir şey değildir. Yani metabolik sendrom aslında genotipe hiç de uygun olmayan hatalı bir yaşama biçiminin ısrarla sürdürülmesine biyolojik adaptasyon sınırlarının zorlanmasıyla ortaya çıkan patolojik bir fenotiptir.

Metabolik sendromun çağımızın pandemisi durumuna gelmesi, medeniyete adapte olamayan insanlığın ya da makinaları ve bilgisayarları geliştirmede gösterdikleri değişim ve gelişimi kişisel yaşamlarında gösteremeyen ya da bolluk içinde bile kıtlık psikolojisini üstünden atamayan toplulukların kaçınılmaz sonudur.

Metabolik sendromla mücadelede medikal, sosyokültürel ve yönetimsel tüm toplum mekanizmalarının etkin bir iş birliği gerekir. Tıbbi yönüyle bakıldığında da metabolik sendroma multidisipliner bir yaklaşım gerektiği açıktır.