Gastrointestinal Kanamalar

Hematemez: Latince hema (kan) ve emesis (kusmak) kelimelerinden türetilmiştir ve mide sıvısı ile karışmış kanın kusularak çıkarılması anlamına gelir. Kan’ın rengi, midede kalış süresine ve miktarına bağlı olarak, kırmızıdan kahve telvesi rengine kadar değişebilir. Hematemez genellikle Üst GİS kanamalarında görülen bir semptomdur. Solunum sisteminden kaynaklanan kanamalar (hemoptizi) veya burun boşluğundan gelen kanamalar (epistaksis) ile karıştırılmamalıdır.

Melena: Barsak bakterileri tarafından kısmen hazmedildiği için katran rengini alan kanın dışkılama yoluyla dışarı atılmasına Melena denir.

Hematoşezi: Dışkıda veya kusmukta parlak kırmızı renkte taze kan bulunması durumuna Hematoşezi adı verilir.

Masif Kanama: Vücuttaki kan volümünün yüzde 40 oranda azaldığı, hematokrit’in 8 g/dl, eritrosit sayısının ise 3 milyon/mm3 değerlerinin altına düştüğü ve hipovolemik şok tablosunun geliştiği hastalar için kullanılmaktadır.

Okült Kanama: Kanamanın melena yapmayacak miktarda olması ve dışkıda kan görülememesi durumunda okült, yani, gizli kanamadan söz edilir.

Hemobilia: Karaciğer ve safra sistemi lezyonlarından kaynaklanan kanamaların GİS yoluyla dışarı çıkması olayını tanımlamak için kullanılır.

Üst GİS’te kanamaya yol açabilecek lezyonlar:

  • Özofagus: Özofagus varisleri, Mallory –Weiss yırtığı, Özofajitler ve tümörler.
  • Mide-Duodenum: Mide ve duodenum ülserleri, hemorajik gastrit, Dieulafoy ülseri, selim ve habis tümörler (adenokanser, stromal tümör, karsinoid tümör ve lenfoma), arteriovenöz malformasyonlar, duodenum divertikülleri ve aorto-duodenal fistüller.
  • Komşu organ lezyonları: Pankreas kanseri, hemobilia ve aortoduodenal fistüller.

Alt GİS’te kanamaya yol açabilecek lezyonlar:

  • Jejunum ve İleum: İlaca bağlı ülserler, Meckel divertikülü, polipler, habis tümörler, iltihaplar (Crohn hastalığı, radyasyon enteriti, iskemik enterit) ve arteriövenöz malformasyonlar.
  • Kolon ve Anorektal Bölge: Divertikülozis, arteriovenöz malformasyonlar, iskemik kolit, Crohn hastalığı, kolitis ülseroza, habis tümörler, polipler, hemoroidler, anal fissürler ve endoskopik işlemler.

Hastada taşikardi, hipotansiyon, halsizlik ve bulantı gibi hipovolemi bulguları ortaya çıkar.

Hastanın preşok tablosu içerisinde olduğu gastrointestinal kanamalarda, kanamanın derecesine bağlı olarak, halsizlik, baş dönmesi, çarpıntı, terleme, üşüme, bulantı, susuzluk hissi, huzursuzluk gibi semptomlar görülebilir. Bazı hastalarda hematemez ve melenayı takiben senkop gelişebilir ve hasta kendinden geçerek yere yığılabilir. Sebepsiz bir şekilde senkop gelişen veya şoka giren hastalarda tuşe ile rektumda kan aranmalıdır.

Masif GİS kanamalarında taşikardi ve hipotansiyon ile kendini gösteren hipovolemik şok tablosu vardır. Sistolik kan basıncı genellikle 80 mm.hg’nin altına düşmüştür.

Endoskopik Yöntemler:

  • Özofagogastroduodenoskopi (ÖGD)
  • Enteroskopi
  • Kapsül Endoskopi
  • Kolonoskopi

Selektif Visseral Arteriografi (SVA): Endoskopik yöntemlerle tanı konulamayan ve devam etmekte olan GİS kanamalarında çok etkili bir yöntemdir. Çeşitli serilerde yüzde 40-85 arasında değişen tanı oranları bildirilmiştir.  Kanamanın dakikada 0,5-1 ml. civarında olması koşuluyla, damar sistemine verilen kontrast maddenin damar dışına çıktığı yer belirlenebilir. 

Abdominal Sintigrafi: Endoskopik araçlarla tanının konamadığı ve kanamanın devam etmekte olduğu hastalarda kullanılabilecek bir yöntemdir. İV. yolla,technetium 99 ile işaretlenmiş eritrositler verilir. Daha sonra yapılan sintigrafik incelemeyle, işaretlenmiş eritrositlerin damar dışına çıktığı bölge belirlenir ve tanı konur.

J- Cerrahi Eksplorasyon: Acil servise yatışından itibaren 24 saat içerisinde 6 ünite veya daha fazla kana ihtiyaç gösteren, endoskopik ve arteriografik yöntemlerle kanama odağı saptanamayan hastalarda, kanama devam ediyorsa, cerrahi eksplorasyon (gözlem) en son çare olarak uygulanabilir.

SIK GÖRÜLEN MASİF GİS KANAMA NEDENLERİ VE TEDAVİLERİ

PEPTİK ÜLSER: En sık görülen üst GİS kanama nedenidir ve hastaların yüzde 40-60’ında görülür. Özellikle duodenum arka yüzünde yer alan ve pankreas penetrasyonu veya gastroduodenal arter erozyonu yapan kronik ülserlerde çok şiddetli kanamalar görülebilir. Hastaların büyük bir kısmında (yüzde 80-90) kanama kendiliğinden durur. Olguların yüzde 10-20 kadarında ise kanamanın durdurulması için bir girişim zorunluluğu vardır.

Endoskopik Tedavi:

  • Endoskopik dikiş, endoloop ligasyon veya cerrahi klips ile kanayan damarların bağlanması
  • Mono veya bipolar koterlerle elektrokoagülasyon
  • Epinefrin injeksiyonu ile vazokonstriksiyon
  • Etanol veya polidacanol injeksiyonu ile sklerozan tedavi

Cerrahi Tedavi: Endoskopik yöntemlerle kontrol altına alınamayan veya tekrarlayan kanamalarda cerrahi tedavi gerekir. Kanamalı mide ülserlerinde uygulanabilecek yöntemler şunlardır:

  • Vagotomili veya vagotomisiz gastrik rezeksiyon (genel durumu iyi hasta)
  • Ülserli bölgenin wedge rezeksiyonu (genel durumu kötü hasta)
  • Ülser yatağının dikilmesi (Gastroözofageal birleşeğe yakın ülserler)

Kanamalı duodenum ülserleri için ise şu cerrahi teknikler uygulanabilir:

  • Trunkal vagotomi, piloroplasti ve kanayan damarların dikilmesi
  • Yüksek selektif vagotomi ve kanayan damarların dikilmesi

AKUT EROZİV GASTRİT: Bu grupta stres ülserleri ile ilaç ve alkol kullanımına bağlı ülserler sayılabilir. Ağır yanıklarla birlikte görülen ülserlere “Curling ülserleri” adı verilmektedir. Merkezi Sinir Sistemi lezyonlarıyla birlikte midede ülser oluşabilir ve bu lezyonlar “Cushing Ülseri” olarak adlandırılırlar.

Akut eroziv gastritin erken dönem tedavisi için mide asidinin nötralizasyonu gereklidir. Bu amaçla antiasitler ve H2 reseptör blokerleri kullanılır. Kanamanın kontrol altına alınamaması halinde cerrahi tedavi gerekebilir.

  • Trunkal vagotomi, piloroplasti ve kanayan ülserlerin dikilmesi
  • Trunkal vagotomi ve hemigastrektomi
  • Total gastrektomi
  • Gastrik devaskülarizasyon

ÖZOFAGUS VARİSLERİ: Sirozlu hastaların yüzde 30 kadarında portal hipertansiyona bağlı özofagus varisleri gelişir.

  • Balon tamponadı. Üç lümenli Sengstaken-Blakemore tüpünün yuvarlak balonunu midede, uzun ve silendrik balonunu ise özofagusta şişirmek suretiyle varislere mekanik baskı uygulama esasına dayanmaktadır.
  • Selektif veya sistemik intravasküler vazokonstriktör madde uygulaması:
  • Skleroterapi:
  • Endoskopik varis ligasyonu:
  • Özofagus transeksiyonu ve anastomoz
  • Porto-sistemik Şant:
  • Transjügüler İntrahepatik Portosistemik Şant (TIPS):

MALLORY-WEİSS YIRTIĞI: Kusma veya kuvvetli geğirme esnasında kardia bölgesinde oluşan mukozal yırtıklardır ve üst GİS kanamalarının yüzde 5 kadarını oluşturur.

KOLON DİVERTİKÜLLERİ: Divertiküller, masif alt GİS kanama nedenleri arasında ilk sırayı almaktadır.

Konservatif yöntemlerle durdurulamayan kanamalarda cerrahi tedavi gereklidir. Kanama yerinin saptanabildiği olgularda segmenter kolon rezeksiyonu yapılabilir. Kanama odağının bulunamadığı bazı hastalarda, hemikolektomi, hatta Subtotal kolektomi gerekebilir.

ANJİODİSPLAZİLER (arteriovenöz malformasyonlar): Alt GİS kanama nedenleri arasında ikinci sırayı alan bu patoloji, submukozal venlerin ve mukozal kapillerlerin ektazik bir hal alması sonucunda ortaya çıkar. Yaş ilerledikçe sıklık artar. Tedavi amacıyla kolonoskopik koagülasyon veya sklerozan injeksiyonu gibi yöntemler denenebilir. Endoskopik tedaviyle sonuç alınamayan olgularda, segmenter rezeksiyon veya sağ hemikolektomi gibi cerrahi yöntemler uygulanabilir.

İSKEMİK KOLİT: Hipertansiyon, renal yetmezlik veya kardiovasküler sistem hastalığı gibi sorunları olan yaşlı hastalarda, mezenter arterlerinin tıkanması sonucunda gelişen bir patolojidir. İleri derecede iskemili olgularda ise kolon nekrozu, perforasyon ve peritonit gelişir. Kanamalı dönemde kolonoskopi ile tanı konulabilir. Genellikle perforasyon tablosu geliştiği için cerrahi girişimle kolon rezeksiyonu gerekir.